... günün birinde, kıyıya indiğimde, birinin karşıdan bana doğru geldiğini, sonra başını benden çevirdiğini anımsıyorum. Ben de görülmek istemediğimden, onu hemen anladım. Bu "öykünün" üstesinden gelmek zorundaydı -sanıyorum tedirgin edici, hüzünlü bir öyküydü, tıpkı benim yaptığım gibi, bana çok azını anlatmış olduğu bir öykü. Birbirimizin yanından geçip gitmek üzereyken, sanıyorum öğlen vaktiydi. Tam o sırada olan bir şey, bizi engelledi. Kurumuş gırtlaklardan bir çığlıktır yükseldi, bir müzik de diyebilirim buna, vahşi, coşku dolu bir şarkı, tepeden aşağı, yolun üzerinden denize doğru yuvarlandı. Olduğumuz yerde kalakaldık ve korkuyla birbirimize baktık. Çünkü ağustos böcekleri de bir zamanlar insandılar. Hep şarkı söyleyebilmek için yemeye, içmeye ve sevmeye son verdiler. Şarkılara kaçışları sırasında gittikçe daha kuruyup küçüldüler, şimdi özlemleriyle yitik, özlemleriyle büyülenmiş olarak şarkılar söyleyip duruyorlar-
Autor: Ingeborg Bachmann