Ce monde n' est je vous l'assure qu'une immense entreprise à se foutre du monde!
Louis-Ferdinand CélineManeviyat,beden sağlıklı olduğu sürece onun kibri ve zevkidir,ama hastalanır hastalanmaz ya da işler kötüye gittiğinde bu kez de derhal o bedenden kaçış kurtulma isteğidir.
Louis-Ferdinand CélineC'est cela l'exil, l'étranger, cette inexorable observation de l'existence telle qu'elle est vraiment pendant ces quelques heures, lucides, exceptionnelles dans la trame du temps humain, où les habitudes du pays précédent vous abandonnent, sans que les autres, les nouvelles, vous aient encore suffisamment abruti.
Louis-Ferdinand CélineKorku insana evet de demez, hayır da. O, yani korku, her şeyi alır, her aklınızdan geçeni, her ağzınızdan çıkanı.
Böyle durumlarda karanlıkta gözlerini fal taşı gibi açmak bile fayda etmez. Gerçi, zaten görüp göreceğiniz de dehşetten ibarettir ya, daha ötesi yok. Gece her şeyi ele geçirmiştir, hatta bakışları bile. İçinizi boşaltmıştır o. Yine de el ele tutuşmak gerek, yoksa düşersiniz. Gündüzün insanları artık sizi anlayamazlar. O korku tümüyle sizi onlardan ayırmıştır ve bunun yükü altında ezilirsiniz, ta ki her şey şu ya da bu biçimde bitinceye dek, işte ancak ondan sonra o genel geçer adilerin yanına geri dönme hakkınız doğar, yaşamda ya da ölümde..
Uzaktan, römorkör düdüğünü öttürdü; çağrısı köprüden geçti, sonra da bir kemerden, birinden daha, alavere havuzunu da aştı, derken bir başka köprüyü, uzakta, daha uzaklarda...Nehrin tüm mavnalarını yanına çağırıyordu, aynı zamanda tüm kenti ve göğü ve kırları ve bizleri de, alıp götürüyordu her şeyi, Sen nehrini de, her şeyi, kapatalım artık bu konuyu.
Louis-Ferdinand CélineHer alanda asıl yenilgi unutmaktır, özellikle de sizi neyin gebertmiş olduğunu unutmak,insanların ne derece hırt olduklarını asla anlayamadan gebermektir.
Louis-Ferdinand CélineYukarıda bulunduğum yerden, ağzınıza geleni söyleyebilirdiniz onlara. Denedim. Hepsi de midemi bulandırıyordu. Bunları gündüz vakti, yüzlerine karşı, söyleyecek cesarette değildim, ama bulunduğum yerdeyken korkmama neden yoktu, onlara “İmdat! İmdat!” diye bağırdım sırf onlarda en ufak bir tepki uyandıracak mı diye merak ettiğim için. Umurlarında bile değildi. Önlerine geceyi gündüzü ve yaşamı katmış gidiyordu insanlar. Kendi gürültülerinden hiçbir şey duymuyorlardı. Üstelik kent ne kadar büyük ve ne kadar yüksekse o kadar çok pişkinliğe vuruyorlardı. Diyorum size. Denedim. Değmez.
Louis-Ferdinand Célineİşin daha kötüsü bir önceki gün ve zaten fazlasıyla uzun süredir yaptıklarınızın aynısını ertesi gün yapacak gücü nereden bulacağınızı bilememektir, bu ahmakça girişimler için, bu asla bir sonuca ulaşmayan binbir tasarı için, yıkıcı zorunluluktan kurtulma denemeleri için, her seferinde çuvallayan o denemeler için gerekli gücü nereden bulacağınızı, kaldı ki bunların hepsi de yalnızca kaderin karşı konulmaz olduğuna, duvarın dibine düşmek gerektiğine kendinizi bir kez daha ikna etmenize yarayacaktır, her akşam, her seferinde daha eğreti, daha galiz olan bu ertesi günün kabusunu yaşayarak.
Louis-Ferdinand Céline-aaa! siz demek gerçekten de korkağın tekisiniz, ferdinand! bir lağım faresi kadar tiksindiricisiniz…
- öyle büsbütün korkağım, lola, savaşı ve içinde ne varsa hepsini reddediyorum… ben savaş var diye üzülmüyorum… ben kaderime razı olmuyorum… ben bu konuda sızlanıp durmuyorum… onu olduğu gibi reddediyorum, içindeki insanlarla birlikte, onlarla, onunla hiçbir alışverişim olsun istemiyorum. isterlerse dokuz yüz doksan beş milyon kişi olsunlar ve ben tek başıma kalayım, yine de haksız olan onlar, lola, haklı olan da benim, çünkü ne istediğini bilen bir tek ben varım: ben artık ölmek istemiyorum.
- ama savaşı reddetmek olanaksız ferdinand! vatan tehlikedeyken savaşı reddetmek için ya deli ya da korkak olmak gerek…
- o zaman da yaşasın deliler ve korkaklar! ya da daha doğrusu bir tek deliler ve korkaklar yaşayabilecek! örneğin yüz yıl savaşları sırasında ölen askerlerden bir tanesinin bile adını hatırlıyor musun, lola?… bu isimlerden bir tanesini bile öğrenmeyi denediniz mi hiç?… hayır değil mi?… asla denemediniz? onlar sizin gözünüzde şu önümüzdeki herhangi bir eşyanın sıradan bir atom zerreciği kadar adsız, önemsiz, hatta daha bile meçhul, sabahki dışkınızdan bile değersiz… gördüğünüz gibi, lola, boşuna ölmüşler! bir hiç uğruna ölmüş o salaklar! iddia ediyorum! kanıtı ortada! tek değerli şey yaşamdır. bahse girerim ki on bin yıl sonra, bize ne kadar mükemmel görünürse görünsün, bu savaş tamamen unutulmuş olacak… olsa olsa bir avuç malumatfuruş, bu savaş ve onu süsleyen belli başlı katliamların kesin tarihi konusunda sağda solda kapışırlar, o kadar… insanların birkaç yüzyıl, birkaç yıl, hatta birkaç saat mesafeden birbirleri hakkından anımsanmaya değer buldukları biricik şey budur… ben geleceğe inanıyorum lola…
Öyle büsbütün korkağım, Lola, savaşı ve içinde ne varsa hepsini reddediyorum… Ben savaş var diye üzülmüyorum… Ben kaderime razı olmuyorum… Ben bu konuda sızlanıp durmuyorum… Onu olduğu gibi reddediyorum, içindeki insanlarla birlikte, onlarla, onunla hiçbir alışverişim olsun istemiyorum. İsterlerse dokuz yüz doksan beş milyon kişi olsunlar ve ben tek başıma kalayım, yine de haksız olan onlar, Lola, haklı olan da benim, çünkü ne istediğini bilen bir tek ben varım: ben artık ölmek istemiyorum.
Louis-Ferdinand Céline« first previous
Page 16 of 20.
next last »
Data privacy
Imprint
Contact
Diese Website verwendet Cookies, um Ihnen die bestmögliche Funktionalität bieten zu können.