Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

Nâzım Hikmet

Tag: poetry şiir



Vai alla citazione


Benim Sanayi Mektebi'nde bir arkadaşım vardı. Adı Ahmet'ti. Eli işe yatkın, şarkı söylemesini sever, ateş gibi delikanlı. Benden bir sene sonra, birincilikle şehadetname alıp mektebi bitirdi. Dul anasının beşibiryerdelerini satıp bir dükkan açtı. Balkan Harbi'nde askere aldılar. Dükkanı kapattı. Balkan Harbi'nden döndüğü vakit dükkanı yanmış ve sağ kolu omuz başından kopmuştu. Şimdi siz, dükkansız ve kolsuz Ahmet'e sorsanız, deseniz ki: İttihatçı mısın, İtilafçı mı? Ne cevap verir? Harbe İtilafçılar zamanında gitti, harpten İttihatçılar zamanında döndü. Harp sağ kolunu aldı. Yanan dükkanının yerine ne İttihatçılar, ne İtilafçılar, ona dükkan açtılar. Şimdi bizim Ahmet İttihatçı mı olmalı İtilafçı mı?

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


Dünya bir tuhaflaştı. Kimse yarın ne olacağını kestiremiyor.

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


To live! like a tree alone and free,
To live! like a forest in brotherhood/sisterhood...

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


It's this way:
being captured is beside the point
the point is not to surrender.

- It's This Way

Nâzım Hikmet


Mostra la citazione in tedesco

Mostra la citazione in francese

Mostra la citazione in italiano

Vai alla citazione


Hiç aç kalmamış bir insana :
-Açlık nedir? diye sorunuz...
Hemen size bunu anlatmaya çalışır. Tarifler yapar, tasavvurlar yapar.
Aç kalan bir insana :
-Açlık nedir? diye sorarsanız :
-Bilmem, der. Açlık şeydir... Açlık anlatılmaz ki... Açlık açlıktır işte...
Hatta belki bunu da söylemez. Sadece cevap vermeden yüzünüze bakar.

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


gel dedi bana,
kal dedi bana,
sev dedi bana,
öl dedi bana,
geldim...
kaldım...
sevdim...
öldüm.

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


Aslanı kafese alıştırmak için onu yavruyken tutup içeri atarlar... Bizi, kırk yaşında kafese koysalar, üçüncü günü yerimize alışırız. Ve on sene kafeste kaldıktan sonra dışarı salsalar on yıl yattığımız yeri üç hafta içinde unutuveririz...

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


GÖZLERİM

Mavi şimşekleriyle elektrikleşen
mavi gözlerime
iki lastik çizme geçirdim.
Yolldım
onları
Anadolu'ya.
Gittiler,
geldiler.
Geldiler fakat nasıl?
Lastik çizmeler
dizlerine kadar batmış çamura.
Mavi gözlerim
iki isli lamba gibi kapkara olmuş.
Ben hemen
batırdım diş fırçamı
sıcak kanlı beynime
gözlerimi
fırçaladım.
Onlar
iki kırmızı fener gibi
parladılar.
Şimdi benim
mavi gözlerim
kanlı.
Şimdi işte
kızıl bir perde önünden nasıl kaçarsa bir boğa
beni gören her burjuva
öyle kaçıyor.

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


İNCİ

Yüzlerce sene evvel çok güzel bir kız varmış.
Ayağına kapanıp bütün gençler yalvarmış
Bu eşi bulunmayan güzeli almak için.
Erimişler aşk denen alevden için için,
Güneşin sızağıyla eriyen karlar gibi;
Hepsinin bu sevdadan hicran olmuş nasibi...
Böyle yaşıyorlarken dünyalarına küskün,
Güzel kız davet etmiş aşıklarını bir gün.
Demiş:"Elbet veremem gönlümü hepinize,
Fakat bir müsabaka açıyorum ben size:
En güzel, en kıymetli inciyi bana her kim
Getirirse onunla artık evleneceğim..."
Aşıklar mallarını feda edip satmışlar,
Dört taraftan en büyük inciyi aratmışlar.

Yüzlerce sene evvel bir saz şairi varmış;
Bu gencin de gönlünü o kızın aşkı sarmış.
Aklını alıvermiş gök ela renkli gözler;
Her dakika biricik sevgilisini özler,
Her dakika ağlarmış, sızlarmış, ah edermiş;
Aşkından perişanmış, mahzunmuş, derbedermiş...
Duymuş müsabakayı bu aşık da nihayet,
"İnci nedir?" diyerek o anda etmiş hayret.
Çünkü o ana kadar inciyi bilmiyormuş.
"İnci nasıl şey?" diye bir ihtiyara sormuş:
"Ben onu hiç görmedim gezdim de diyar diyar."
Demiş ki zavallıya gülümseyip ihtiyar:
"Güzel bir taştır inci, kadınların süsüdür;
Durduğu yer onların açık, beyaz göğsüdür.
Denizden çıktığından, pahalıdır gayetle..."
Bu sözleri duyunca aşık bakar hayretle,
Der ki:"Ben deniz nedir, onu da bilmiyorum."
İhtiyar denizi de anlatır: "Dinle yavrum,
Bu öyle bir sudur ki ufuğa kadar açık,
Bazan dalgalar vardır kıyısında ufacık;
Bazan fırtına çıkar, hava olunca lodos,
Deniz birden kudurup kayalara vurur tos.
Sen karada gezmişsin, belli, bu yaşa kadar.
Bu dağların ardında çok uzak bir deniz var.
Pek merak ediyorsan yürü, memleketler aş."
Saz şairi, bu sözler bitince, yavaş yavaş
Denizi bulmak için seyahate koyulur;
Uzun yollar üstünde harap olur, yorulur.
Nihayet gök toprağa ışığını dökerken
Bir sahile yaklaşır, henüz şafak sökerken....

Aradan bir yıl geçip nihayet mühlet bitmiş,
Aşıklar akın akın kızın yanına gitmiş.
Hepsi de dizilmişler önüne birer birer;
Ellerinin üstünde donuk, beyaz inciler.
Güzel kız seyre dalmış,oturarak yerine;
İpek elbisesinin uzun eteklerine
Bütün delikanlılar koymuş hediyesini!
Gözlerini açarak herkes kesmiş sesini:
"Acaba hangisini kabul edecek ?"diye...
Dışardan bir gürültü duyulmuş o saniye:
"Bırakın, muradıma ben bugün ereceğim,
Bırakın sevgilime inciler vereceğim..."
"O da getirsin" diye güzel kız vermiş izin,
Şair içeri girmiş, tereddüt etmeksizin.
Anlatmış kalbindeki sızlayan bir yarayı,
Anlatmış uzun uzun bütün bu mecarayı.
"Ben bir şair aşıkım, elimde bir kırık saz,
Yapyalnız yaşıyorum, derdim çok, sevincim az.
O güzel gözlerine bir pınar gibi gönlüm
Yıllarca aka aka tükendi tahammülüm.
Fakat seni unutmak gelmiyordu elimden.
Ve bir gün işittim ki inci istemişsin sen.
Ama bu ana kadar görmemiştim ben onu,
Öğrendim bu incinin denizde olduğunu.
Deniz nerde diyerek arıyordum bu sefer;
Aşkının kuvvetiyle aştım dağlar, tepeler.
Nice ülkeler gezdim, nice dağlar dolaştım,
Bir sabah sonu gelmez bir denize ulaştım:
Güneş içinden doğup içinde batıyordu;
Sular arzın üstüne yaslanmış yatıyordu.
Rüzgar yavaş esiyor,engin sessiz, durgundu;
Vücudum aylar süren yolculuktan yorgundu.
Aşkınla geliyordu kalbime kuvvet yine;
İndim büyük denizin o büyük sahiline
İncileri topladım ,uğraşıp didinerek!"
Aşıkın sözlerini dinlerken kadın, erkek;
Şair omuzundaki bir torbayı uzatmış,
Yere, bağını çözüp, incileri boşaltmış.
Fakat o anda herkes kahkahalarla gülmüş:
Çünkü inci yerine çakıl taşı dökülmüş.
Güzel kız genç aşıka demiş: "Bunu iyi bil:
Bu, parayla alınan incilere mukabil,
Senin çakıl taşların çok değerlidir elbet;
Şair! Yaşayacağım seninle ilelebet...

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


« prima precedente
Pagina 3 di 7.
prossimo ultimo »

©gutesprueche.com

Data privacy

Imprint
Contact
Wir benutzen Cookies

Diese Website verwendet Cookies, um Ihnen die bestmögliche Funktionalität bieten zu können.

OK Ich lehne Cookies ab