KARAYILAN HİKAYESİ

...

"Karayılan" olmazdan önce
umurunda değildi Karayılan'ın
kıyamete dek düşmana verseler Antep'i.
Çünkü onu düşünmeğe alıştırmadılar.
Yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi,
Korkaktı da bir tarla sıçanı kadar.

Siperi bir gül fidanıydı onun,
gül fidanı dibinde yatıyordu ki yüzükoyun
ak bir taşın ardından
kara bir yılan
çıkardı kafasını.

Derisi ışıl ışıl,
gözleri ateşten al,
dili çataldı.
Birden bir kurşun gelip
kafasını aldı.
Hayvan devrildi kaldı.

Karayılan
Karayılan olmazdan önce
kara yılanın encamını görünce
haykırdı avaz avaz
ömrünün ilk düşüncesini:
"Ibret al, deli gönlüm,
demir sandıkta saklansan bulur seni,
ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm. "

Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
bir tarla sıçanı kadar korkak olan,
fırlayıp atılınca ileri
bir dehşet aldı Anteplileri,
seğirttiler peşince.
Düşmanı tepelerde yediler.
Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
bir tarla sıçanı kadar korkak olana:
KARAYILAN dediler.

...

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


ONLAR

Onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
cahil,
hakim
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır.

Onlar ki uyup hainin iğvasına
sancaklarını elden yere düşürürler
ve düşmanı meydanda koyup
kaçarlar evlerine
ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
ve yeşil bir ağaç gibi gülen
ve merasimsiz ağlayan
ve ana avrat küfreden ki onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır.

Demir,
kömür
ve şeker
ve kırmızı bakır
ve mensucat
ve sevda ve zulüm ve hayat
ve bilcümle sanayi kollarının
ve gökyüzü
ve sahra
ve mavi okyanus
ve kederli nehir yollarının,
sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı
bir şafak vakti değişmiş olur,
bir şafak vakti karanlığın kenarından
onlar ağır ellerini toprağa basıp
doğruldukları zaman.

En bilgin aynalara
en renkli şekilleri aksettiren onlardır.
Asırda onlar yendi, onlar yenildi.
Çok sözler edildi onlara dair
ve onlar için:
zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,
denildi.

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


NURETTİN EŞFAK'IN BIR MEKTUBU

...

Mektepten istifa ettim.
Cepheye gidiyorum ihtiyat zabitliğiyle.
Çocuklarımıza Türkçe okutmak,
öğretmek, sevdirmek onlara
dünyanın en diri, en taze dillerinden birini,
kendi dillerini,
güzel şey,
büyük şey.
Fakat bu dilin insanları için çakmak çalmak cephede
daha büyük
daha güzel.

Biliyorum:
iş bölümünden bahsedeceksin.
Fakat, Ankara'da çocuklara ders vermek,
bozkırda ateş hattına girmek
haksız ve hazin
bir iş bölümü.
Öyle günler yaşıyoruz ki
ben bir iş yapabildim diyebilmek için:
hep alnının ortasında duyacaksın ölümü.

...

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


Tavşan korktuğu için kaçmaz
kaçtığı için korkar.

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


ÖLÜME DAİR

Buyrun, oturun dostlar, 
hoş gelip sefalar getirdiniz. 
Biliyorum, ben uyurken 
hücreme pencereden girdiniz. 
Ne ince boyunlu ilâç şişesini 
ne kırmızı kutuyu devirdiniz. 
Yüzünüzde yıldızların aydınlığı 
başucumda durup el ele verdiniz. 
Buyrun, oturun dostlar 
hoş gelip sefalar getirdiniz.

Neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor? 
Osman oğlu Hâşim. 
Ne tuhaf şey, 
hani siz ölmüştünüz kardeşim. 
İstanbul limanında               
kömür yüklerken bir İngiliz şilebine,
kömür küfesiyle beraber       
ambarın dibine...
Şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı 
ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız      
simsiyah başınızı. 
Kim bilir nasıl yanmıştır canınız... 
Ayakta durmayın, oturun, 
ben sizi ölmüş zannediyordum, 
hücreme pencereden girdiniz. 
Yüzünüzde yıldızların aydınlığı 
hoş gelip sefalar getirdiniz...

Yayalar-köylü Yakup,       
iki gözüm,                                            
merhaba. 
Siz de ölmediniz miydi? 
Çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp 
çok sıcak bir yaz günü 
yapraksız kabristana gömülmediniz miydi? 
Demek ölmemişsiniz?

Ya siz? 
Muharrir Ahmet Cemil? 
Gözümle gördüm                             tabutunuzun                                                
toprağa indiğini.
Hem galiba 
tabut biraz kısaydı boyunuzdan. 
Onu bırakın Ahmet Cemil, 
vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan, 
o ilâç şişesidir                        
rakı şişesi değil. 
Günde elli kuruşu tutabilmek için, 
yapyalnız 
dünyayı unutabilmek için                                          
ne kadar çok içerdiniz... 
Ben sizi ölmüş zannediyordum. 
Başucumda durup el ele verdiniz, 
buyrun, oturun dostlar, 
hoş gelip sefalar getirdiniz...

Bir eski Acem şairi : 
«Ölüm âdildir» — diyor,— 
«aynı haşmetle vurur şahı fakiri.»

Hâşim, 
neden şaşıyorsunuz? 
Hiç duymadınız mıydı kardeşim,            
herhangi bir şahın bir gemi ambarında                                             
bir kömür küfesiyle öldüğünü?...

Bir eski Acem şairi : 
«Ölüm âdildir» — diyor. 
Yakup, 
ne güzel güldünüz, iki gözüm. 
Yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir... 
Fakat bekleyin, bitsin sözüm. 
Bir eski Acem şairi : 
«Ölüm âdil...» 
Şişeyi bırakın Ahmet Cemil. 
Boşuna hiddet ediyorsunuz. 
Biliyorum, 
ölümün âdil olması için 
hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz...

Bir eski Acem şairi... 
Dostlar beni bırakıp, 
dostlar, böyle hışımla                            
nereye gidiyorsunuz?

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


Sevgilim,
başlar önde, gözler alabildiğine açık,
yanan şehirlerin kızıltısı,
çiğnenen ekinler
ve bitmez tükenmez ayak sesleri :
gidiliyor.
Ve insanlar katlediliyor:
ağaçlardan ve danalardan
daha rahat
daha kolay
daha çok.

Sevgilim,
bu ayak sesleri, bu katliamda
hürriyetimi, ekmeğimi ve seni kaybettiğim oldu,
fakat açlığın, karanlığın ve çığlıkların içinden
güneşli elleriyle kapımızı çalacak olan
gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiçbir zaman...

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


İnsan
ya hayrandır sana, ya düşman.
Ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun
ya bir dakika bile çıkmazsın aklından...

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


Sabahın sahibi vardır.
Gün daima bulutta kalmaz.
Herhal ilerdedir
yaşanacak günlerin
en güzelleri...

Nâzım Hikmet


Vai alla citazione


Buyurun," deniyor size,
"buyurun, oturun", deniyor size,
"konuşup anlaşalım."
"Yoktur sözle çözülmeyecek düğüm,
davaları halletmez ölüm,
hayatı paylaşalım !..

- DAVET

Nâzım Hikmet

Tag: peace-on-earth



Vai alla citazione


KARLI KAYIN ORMANINDA

...

En acayip gücümüzdür,
kahramanlıktır yaşamak:
Öleceğimizi bilip
öleceğimizi mutlak.

Memleket mi, daha uzak,
gençliğim mi, yıldızlar mı?
Bayramoğlu, Bayramoğlu,
ölümden öte köy var mı ?

...

Nâzım Hikmet

Tag: death-and-dying destiny



Vai alla citazione


« prima precedente
Pagina 5 di 7.
prossimo ultimo »

©gutesprueche.com

Data privacy

Imprint
Contact
Wir benutzen Cookies

Diese Website verwendet Cookies, um Ihnen die bestmögliche Funktionalität bieten zu können.

OK Ich lehne Cookies ab