Etimin konuk ettiği ruhum, ikiyüzlü ev sahibinden daha da büyük bir düzenbazdır. Her şeyden önce onunla karşılaşmaktan çekinmeyelim. Çünkü düşündüğüm hiçbir şeyin benimle ilişkisi yok. Her düşünce, yabancı tohumların yeşermesinden başka bir şey değil. Beni ilgilendiren hiçbir şeyi düşünecek gücüm yok, hep beni ilgilendirmeyen şeyleri düşünüyorum.
-Ingeborg Bachmann, Otuzuncu Yaş
Tags: ingeborg-bachmann
Mrs. Brown: Sesin bugüne kadar hayatımda duyduğum en güzel ses, Antonio. Benim sesim ise kasvetli ve boğuk. Pek çok tonunu artık yitirmiş. Bir defa da benim için şarkı söyler misin, Antonio?
Antonio: Evet, Mrs. Brown.
Mrs. Brown: O zaman şunu da sormak istiyorum sana: Gece ağları atmak üzere denize açıldığında, teknen de bana da bir yer var mı?
Antonio: Evet, Mrs. Brown.
Mrs. Brown: Ama henüz çok geç sayılmaz, değil mi, Antonio? Biz geri gelirken rüzgâr döner mi dersin? Barda, herkesin gözleri önünde bütün kadehleri kıracağıma, kırılan kadehlerin ses çıkaracağına ve sonra sana döneceğime inanıyor musun?
Antonio: Evet, Mrs. Brown.
Mrs. Brown: Çıplak ayaklarım yanacak mı? Yüzümü senin gömleğine, tuza, balıkların pullarına gömdüğümde gözyaşlarım akacak mı? Gözyaşlarım akarken dans edebilecek miyim?
Antonio: Evet, Mrs. Brown.
Mrs. Brown: Peki şarkı söyleyebilecek miyim? Yeniden şarkı söyleyip eski sesimle konuşabileceğim, değil mi Antonio?
Antonio: Hayır, Mrs. Brown!
Hayır, Mrs. Brown!
... günün birinde, kıyıya indiğimde, birinin karşıdan bana doğru geldiğini, sonra başını benden çevirdiğini anımsıyorum. Ben de görülmek istemediğimden, onu hemen anladım. Bu "öykünün" üstesinden gelmek zorundaydı -sanıyorum tedirgin edici, hüzünlü bir öyküydü, tıpkı benim yaptığım gibi, bana çok azını anlatmış olduğu bir öykü. Birbirimizin yanından geçip gitmek üzereyken, sanıyorum öğlen vaktiydi. Tam o sırada olan bir şey, bizi engelledi. Kurumuş gırtlaklardan bir çığlıktır yükseldi, bir müzik de diyebilirim buna, vahşi, coşku dolu bir şarkı, tepeden aşağı, yolun üzerinden denize doğru yuvarlandı. Olduğumuz yerde kalakaldık ve korkuyla birbirimize baktık. Çünkü ağustos böcekleri de bir zamanlar insandılar. Hep şarkı söyleyebilmek için yemeye, içmeye ve sevmeye son verdiler. Şarkılara kaçışları sırasında gittikçe daha kuruyup küçüldüler, şimdi özlemleriyle yitik, özlemleriyle büyülenmiş olarak şarkılar söyleyip duruyorlar-
Ingeborg BachmannOur field is the sky,
tilled by the sweat of motors,
in the face of night,
at the risk of our dreams---
…. … … … …
Who lived there? Whose hands were pure?
Who glowed in the night,
A ghost to other ghosts?
Who lives down below? Who cries….
Who has lost the key to their house?
Who can’t find their bed, who is sleeping
on the steps of the stairs? When morning comes, who will
dare interpret the silvery trace: look above me…When the
water pushes the watermill wheel once again,
who will dare remember the night?
Tags: night-flight
Evet, nedir kendimle ilgili doğru, herhangi bir kimseyle ilgili doğru? Noktalar halinde alabildiğince küçük eylemsel öğeler, duygusal adımlar, düşünce ırmağından damlayan alabildiğine küçük adımlar olduğu söylenebilir bunun. Ama o vakit bir kimsenin ‘tutumlu’, ‘iyi yürekli’, ‘korkak’, ‘düşüncesiz’ gibi ağırlıkla özelliklere sahip olduğu sonucu nasıl çıkarılabilir bundan? Bir kimsenin yaşadığı ve saniyenin milyonda biri kadar süren hoşnutluk, korku, tutku, nefret, huzur, heyecandan hangi sonuç çıkabilir! Ve bir sonuç çıkarılması gerekir mi bunlardan? Çıkarılacak tek sonuç vardır: o kimsenin bütün bu özelliklere sahip olduğu ve hepsinin çilesini çektiği…
Ingeborg BachmannKendi yasama ihanet etmeden bu tasaları nasıl haklı görebilirdim? Girdiğiniz çıkmazların önemine nasıl inanabilirdim? Size gerçekten inandıkça, o güçsüz ve kendini beğenmiş sözlerinizden, o miskin davranışlarınızdan, o budalaca kuşkularınızdan daha fazla bir şey olduğunuza tamamen inandıkça, size nasıl inanabilirdim?
Ingeborg BachmannTags: ingeborg-bachmann undine
speak across borders
even if borders pass through every word.
« first previous
Page 3 of 3.
Data privacy
Imprint
Contact
Diese Website verwendet Cookies, um Ihnen die bestmögliche Funktionalität bieten zu können.